Cemil Meric

http://groups.yahoo.com/group/CemilMeric

Thursday, June 16, 2005

Ve Adam "Kelime" Oldu

Reyhaniye'de bir göcmen cocugu.. Yasitlarindan farkli. Giyimiyle farkli, konusmasiyla farkli. Ve gözlükleri var. Kasabanin cocuklarindan bol bol dayak yiyor, hep hakarete ugruyor. Sikayet edecegi kimse yok. Siginacak bir liman ariyor kendine.. Reelden ideale kaciyor. Ideale, yani kitaplara..

Kitaplar onu farkli bir dünyaya davet ederler. Düsman cehrelerin olmadigi bir dünyaya. Amcasinin kitapligi en büyük hazinesi. Aslinda okul bahcesinde diger cocuklarla oynamak isterdi. Kitaplara siginisi hür bir tercihin sonucu degil.

Hatay Fransiz mandasi altinda o zamanlar. Egitim Fransiz kültürü agirlikli. Delikanli cok iyi Fransizca ögreniyor bu nedenle. Fransizca ile beraber bir ummana daliyor: Balzac, Renan, Hugo.. Ve onlarin bir sehri var: Paris. Paris onunda sehridir artik. Insanlik Komedyasi'nin kahramanlari gibi seyda bir asikidir.

Yalniz Paris degil, Istanbul da bir baska hayali. Ve Istanbul ile vuslat.. Aclikla, aciyla olsa da vuslat. Istanbul'da yeni ümitler bekler onu: Yabanci Diller Okulu burslu ögrenci almaktadir. Iki yil Fransizca egitimi, iki yil da Fransa'da staj görecektir sinavi kazanirsa. Birincilikle kazanir ve Paris hayallerine dalar tekrar.

Ikinci Dünya Savasi Paris hayalini baltalar. Staj kaldirilmis, ümitleri kirilmistir. Yine tek avuntusu kitaplari..

Zaman gecer.. Aciyla, zorlukla gecer. Evlenip coluk cocuga karismistir. Maddi problemler yasarken, önünde bir imkan belirir: Üniversitede Fransizca okutmanligi. Severek yapar isini. Kabiliyetli ögrencileri evine davet edip yetistirir.

Cocuklugundan beri gücsüz olan gözleri kücük harflerden olusan satirlar arasinda yavas yavas nurunu kaybederler. Bir aksam dostlarinin evinden ayrilip yola koyulduklari sirada esine sorar: "Fevziye, hicbir sey göremiyorum. Elektrikler mi kesik?" Kesik olan elektrikler degil, gözlerinin dünya ile olan baglantisidir. Evet, artik kördür.

Hastane kösesi, ameliyatlar.. Durum umutsuzdur. Doktoru Avrupa'ya gitmesini tavsiye eder. Avrupa'ya gidecek maddi gücü yoktur. Tam bu esnada üniversiteden dostlari devreye girer. Tetkikatta bulunmak üzere Paris'e gönderilmis, orada iken gözlerini kaybetmis kabul edilecektir.

Gerekli izinler cikar ve 21 Ocak 1955 yilinda Tophane Limani'na yanasmis Tarsus adli gemi ile tek basina, icinde hic bitmeyen umutla Paris'e dogruyola koyulur. Paris'te gözlerindeki perde alinacak, asigina kavusacaktir. Gemi ile Marsilya'ya, oradan vapurda tanidigi bir kac iyi insanin yardimi iletrene binip Paris'e gelir. Ünlü göz hastaliklari hastanesi Quinze Vingst'e yatar.

Fransizcasi ile hayran birakir cevresini. "Dilimi bu kadar iyi konusan bir yabanciya günler sonrasi icin randevu veremem" diyen doktor hemen muayene eder hastasini. Burda da basarisiz ameliyatlar gecirir. Paris de sifa olamaz hastaligina. Gözlerine kavusamayacaktir. Tüm hayati dertlerle gecmisti.. Kader, bari burda olsun gülemez miydi?

Askinin dizi dibinde, askina uzak.. Bir ucak bileti parasina satin alinan Paris degil onun sehri. Montaigne'nin, Villon'un, Moliére'in, Sartre'in Paris'i.. Ölüleriyle, daha dogrusu ölmezleriyle sevdigi Paris. Ve sevgiliyi görememektedir, göremeyecektir.. Bu aci, dilinden yürekleri yakan sözcüklere dönüsecektir:

"Ben görmedim Paris'i.. Paris evde yoktu.. Ben rüyamda gördüm Paris'i, gülümsedi ve kayboldu."

Ve adam "kelime" oldu. Taniyor musun?

Suyu dertlere deva bir pinar, icebildigin kadar ic..
Acmis sinesini sonuna kadar, seni bekliyor Cemil Meric.

Mevlüt Kayar